AĞUSTOS AYI
Ağustos ayı geldiğinde, içime sevinç dolar, gururlanırım. Beklentilerim artar. Bendeki bu hal, çocukluğumdan beri var. Hiç değişmedi. Ağustos ayı Türklerin zafer ayıdır. Yalnız Malazgirt zaferi biz Türklerin Anadolu’ya son gelişlerinin başlangıcıdır.
Türk devlet aklına binyıl öncesinden başlangıç vermek , yanlışın büyüğüdür. Tarihi veriler Türk devlet aklının en az dört bin yaşında olduğudur. Siyasal İslamcıların bin yaş ısrarını anlamıyorum. Neden bin yıl. Türk’ün köklerini zayıflatmak acaba kimlerin işine yarar.
Yer yüzünden Türk tarihini kaldırırsanız, ortada tarih diye bir şey kalmaz. Diğer uluslar kendilerini yüceltmek için Türklerle uğraşlarını(savaşlarını)anlatır yetmezse uydururlar. Örneğin İran! ; bizlerse ,kendimize ait ne varsa unutmaya hazır bekliyoruz.
Özellikle, İslam öncesi tarihimizle ilgili çok az şey biliyoruz. Tarihçileri göreve çağırmak, kamu oyunu Türk tarihinin derinliklerinde yolculuğa çıkarmalarını istemek en doğal hakkımız olduğunu düşünüyorum.
Türklerin İslam’la tanışmalarından sonraki bilgiler de eksik ve yetersiz. Muhteşem Türk medeniyetine ait eserler tanıtılmalı, eğitici turizm seferleri düzenlenmeli, devletimiz bu konuda öncülük ve rehberlik etmelidir.
Turizm deyince aklımıza yalnızca Adalar denizindeki (ege) adalar ,Avrupa seferleri veya Mısır gelmemeli. Türkistan coğrafyasında ki medeniyetimize ait eserler, yerler de gelmelidir. Turizm bakanlığı Sümela kültür yolu etkinliği düzenleyeceğine biraz da kendimize ait şeyleri hatırlasa sevineceğim.
Yalnız umutlarım depreşti. Hükümet üyelerinin Ahlatta toplanması , Malazgirt zaferinin anma törenlerine her zamankinden fazla önem verilmesi bende sıra dışı duyguları yaşamama neden oldu. Yine Kendi yaptığımız Piri reis deniz altısının teslim töreni –Tersane açılışı-çıkarma(amfibi) kolordu komutanlığının kurulması ve diğer askeri faaliyetle beni gururlandırdı.
Türklerin sınırları dışına çıkıp, seri anlaşmalar imzalamaları- zorbalığa uğrayan ulusların Türkiye’ye bel bağlamaları-Türkiye’ye yönelmeleri. Biz Türkleri sevindirdiği kadar; Vahşileri sömürgecileri derin endişelere ve korkulara sevk etmektedir.
İsevi dünyanın aklı erenleri dikkatlerini biz Türklerin üzerine yoğunlaştırmışlardır. Türkiye ile yatıp kalkmaktadırlar, Kafayı Türklerle bozmuş haldeler. Ellerini çabuk tutmaya niyetlendiler. “Delidir ne yapsa yeridir.” hesabı.
Güney Kafkasya’da olanlar, Yunan komşunun halleri, Kıbrıs’taki Rumların dengesizliği- Her şeyi fırsata çevirmenin peşinde olan fırsatçı İngilizlerin –eşkıya ABD’nin hamleleri boşuna değil! Ancak ne yapsalar boşuna! Türkiye’yi durduramayacaklar. Güçleri de kalmadı.
Biz Türklere düşen görev adam gibi çalışmak-daha çok çalışmak. İçimizdeki mikropları temizlemek. Kendimizi tanımak- kendimizi bilmek- (kendini bilen Allah’ını da bilir)Kendimize ait olan değerlere sıkı,sıkya bağlanmak, sahip çıkmak- düşmanlarımızı daha yakından incelemeye almak olmalıdır. Yani ”Türk öğün-çalış-güven”
Bir de Fener Rum patrikliğine haddi bildirilmelidir. Patrik Türk vatandaşıdır. Yasalar önünde herkes eşittir. Devletimin yasakladığı bir unvanı yasa dışı kullanması suçtur. Devletimi ve biz Türkleri rahatsız etmektedir. Bu engin hoş görüyü anlayamıyorum.
Görklü Çalap’ımızın görkemli selamları; Haddini bilmeyene haddini bildirenlere- geleceğe umutla bakanlara –köklerine sahip çıkanlara- Tarih bilincini artıranlara- devletimiz de danışman sıfatıyla bulunan yabancıları kovmaya hazırlananların üzerine olsun vesselam.
LÜTFULLAH KALELİ
Lütfullah KALELİ-AĞUSTOS AYI
Türklerin sınırları dışına çıkıp, seri anlaşmalar imzalamaları- zorbalığa uğrayan ulusların Türkiye’ye bel bağlamaları-Türkiye’ye yönelmeleri. Biz Türkleri sevindirdiği kadar; Vahşileri sömürgecileri derin endişelere ve korkulara sevk etmektedir.