Araştırmacı, Gazeteci: Mesut HARAY
Kerkük, Irak’ın kuzeyinde yer alan, tarih boyunca zengin petrol kaynakları ve etnik çeşitliliğiyle dikkat çeken bir şehir. Bu özellikleriyle Kerkük, Ortadoğu’nun karmaşık siyasi, sosyal ve ekonomik yapısını anlamak için adeta bir laboratuvar niteliği taşır. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından Kerkük, kimlik mücadelesi, zorunlu demografik değişimler ve etnik gerilimlerin odak noktası haline gelmiştir.
Tarihsel Arka Plan ve Demografik Değişimler
Tarihsel olarak Türkmenlerin (Sünni ve Şii) çoğunlukta olduğu Kerkük, I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı’dan koparılarak Irak sınırları içine dahil edildi. Ancak, Irak’ı yöneten Araplar, Osmanlı geçmişiyle ilişkili gördükleri Türkmenlere şüpheyle yaklaşarak şehrin Türk kimliğini zayıflatmaya yönelik politikalar uyguladılar. Saddam Hüseyin döneminde bu politika daha da yoğunlaştı; Türkmen nüfusu azaltmak amacıyla zorunlu göçler ve Araplaştırma projeleri devreye sokuldu.
2000’li yılların ortasında DAEŞ’in Irak’ın kuzeyinde kontrolü ele geçirmesi, Kerkük’teki Türkmenler için yeni bir göç dalgasına yol açtı. Özellikle Şii Türkmenler, güneydeki Şii yoğunluklu bölgelere sığınmak zorunda kaldı. Bu durum, Türkmen nüfusunu bir kez daha azalttı. DAEŞ’in bölgeden çekilmesinin ardından Kerkük, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (KBY) bağlı Peşmerge güçlerinin kontrolüne geçti. Bu süreçte, şehirdeki resmi tapu ve mülkiyet belgelerinin bulunduğu kurumlar hedef alınarak yakıldı. Bu durum, Türkmenlerin Kerkük’ün tarihsel sakinleri olduğuna dair kanıtların büyük ölçüde yok edilmesiyle sonuçlandı.
2017’deki Barzani yönetiminde gerçekleştirilen bağımsızlık referandumu sonrası, Kerkük tekrar merkezi Irak hükümetine bağlı Arap güçlerinin kontrolüne geçti. Bu süreçte, Türkmenler, Kürtler ve Araplar arasındaki gerilim yeniden alevlendi. Türkmenlerin içindeki mezhepsel bölünmeler de bu dönemde ciddi bir dezavantaj haline geldi. Sünni Türkmenler daha çok Türkiye yanlısı Türkmen Cephesi’ni desteklerken, Şii Türkmenler İran’a yakın milis güçlerle iş birliği yaptı. Bu durum, Türkmenler arasında siyasi ve askeri birliğin oluşmasını engelledi.
Kerkük’ün Güncel Durumu
Bugün Kerkük’te Türkmenler, askeri güce sahip olan Kürtler ve Arapların ardından üçüncü sırada yer alıyor. 20-30 yıl önce şehirdeki nüfusun çoğunluğunu Türkmenler oluştururken, bugün şehrin demografik yapısı silah zoruyla tamamen değişmiş durumda. Eski şehir merkezinde azınlık haline gelen Türkmenler, çevredeki yeni mahallelerde ise Kürtler ve Arapların yoğunluğu göze çarpıyor.
Son olarak, Irak’ta uzun yıllar sonra gerçekleştirilen nüfus sayımı sırasında, Kürdistan Bölgesi’nden Kerkük’e kitlesel nüfus taşındığı iddiaları tartışmaları yeniden alevlendirdi. Siyasi ve demografik açıdan hassas olan bu süreç, Kerkük’ün nasıl bir çatışma alanı olmaya devam ettiğini gözler önüne seriyor.
Bölgesel Yansımalar ve Dersler
Kerkük’teki demografik dönüşüm, Kürt siyasi hareketlerinin genel stratejisiyle paralellik göstermektedir. Suriye’de PYD/YPG öncülüğündeki Kürt grupların nüfusun sadece %10’unu oluşturduğu bölgelerde “Kürtleşme” politikaları yürüttüğü, Arap çoğunluklu şehirlerde benzer demografik değişimlere yol açtığı bilinmektedir. Örneğin, Haseke ve Deyrizor gibi şehirlerde Kürt grupların baskısıyla Arap aşiretlerinin yerlerinden edildiği rapor edilmektedir.
Türkiye ve İran sınırlarına yakın bölgelerde ise PKK’nın bir kolu olan PJAK’ın benzer politikalar izlediği görülüyor. Batı Azerbaycan’daki Kürtleşme girişimleri ve silahlı grupların varlığı, bölgesel aktörlerin dikkatini bu noktaya çevirmiştir.
Kerkük, sadece Irak’ın değil, tüm Ortadoğu’nun etnik ve siyasi fay hatlarını ortaya koyan bir örnek olarak önemini korumaktadır. Demografik yapı üzerindeki sistematik müdahaleler, bölgedeki çatışma dinamiklerini daha da derinleştirmektedir. Kerkük özelinde Türkmenlerin güçsüzleşmesi, daha geniş çapta Türk dünyası için bir kayıp olarak değerlendirilebilir. Ortadoğu’daki bu tür dönüşümlerin, sadece yerel halkları değil, küresel dengeleri de etkileme potansiyeline sahip olduğu unutulmamalıdır.